21 Kasım 2016 Pazartesi

İzmir Efes Antik Kenti

İzmir Efes Antik Kenti

İzmir Efes Antik Kenti, yaşadığı zamanların anılarına yenilerini ekleyerek bugünde tarih yazmaya devam ediyor. Antik bir kenttir ancak onun yok olduğunu kimse söyleyemez. Kentimiz zamanının çok ötesinde bugünde nefes alıyor ve kenti gezerken yaşadığı hissini verdiği ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. Antik çağlarda kaybolmanın, o dönemlerin havasını solumanın en güzel adresidir Efes. Geniş olarak planlanmış uzun caddelerinde yürürken hayallerinizi ve zihninizi serbest bırakıp kentle beraber soluk almaya çalışmalısınız. Kent yerleşik yaşamın sürdüğü dönemlerde kazandığı pek çok sıfatı kaybetmesine karşın bugün hale görsel güzelliklerini ziyaretçileri ile paylaşmaktadır.  8bin yıllık geçmişi ona bugünde pek çok şey kazandırmaktadır. Dini inanç merkezlerinin yer alması, canlı bir müze olması, dünyanın her köşesinden farklı kültürleri kendine çekmesi en güzel kazanımlarındandır. Şehirlerinde ömrü vardır biliriz fakat ziyaret ettiğimizde bu denli canlı durması insanı başka duygulara götürmesi kentin yaşadığını kanıtlar niteliktedir. Turistlerin, tarihçilerin, birçok kültür ve inanç insanın başını döndürecek güzellikte olması bir kenti ancak bu kadar ayakta tutacaktır.



Birçok ilki bünyesinde barındıran kent, tarihte tamamen taştan yapılan ilk şehir olma özelliği de kazanmıştır. Dönemine ait kalıntılarıyla, restore edilen alanlarıyla kent bir cazibe merkezi olmaya bugün de devam ediyor. Capcanlı bir ibadet merkezi olan Meryem Ana Kilisesi, bazilikalar, tapınak ve sunaklar, katedraller… İsa Bey Camii, Ashab-ı Kehf… Tüm inanç sistemlerine ait kalıntılar barındıran bir kenttir. Canlı olarak bir tarihin kanıtı, dinlerin, dillerin, kültürlerin, birçok toplumun birleşimidir Efes. Tarihinde de birçok kültürün merkezi olması, önemli konumu, ticareti, görselliği ile her geçen gün daha da ilgi gören çekiciliği ile ziyaretçilerini bekler. Sadece antik kent alanları ile değil yakınlarında ki Şirince Köyü, Çamlık Buharlı Lokomotif  Müzesi,  Artemis Tapınağı, Selçuk Müzesi ve daha birçok gezip görülecek mekanları, doğal güzellikleri ile görülmeye değer mekanların başında gelmektedir bu eşsiz kent.


Efes (Ephesos) tarihi M.Ö 6000 yıllarına dayanır Neolitik, Cilalı Taş Devrinden günümüze dek varlığını sürdürmektedir. Tarih boyunca Yunan, Roma ve Türklerin hakimiyetinde kalmıştır. Antik Efes en parlak, refah dönemlerini İmparator Traian ve Hadrian zamanında yaşamıştır. Klasik Yunan dönemi kenti, zamanının önemli bilim sanat ve kültür merkezi konumundaydı. Doğu ve Batı(Asya-Avrupa) arasında önemli bir rolü olan kent çok önemli liman ve ticaret kenti olarak var olmuştur. Helenistik ve Roma dönemlerinde en önemli zamanlarını yaşayan kent 200 bin kişilik nüfusu ile Asya’nın başkenti ve en büyük liman kenti konumundaydı. Efes bu dönemde diğer antik kentlere göre çok ön planda olan bir yerleşim alanıydı. Nüfusu itibariyle birçok kenti gerilerde bırakan kentin gelişimi uzun yıllar devam etmiştir. En önemli özelliği olarak oldukça gelişmiş ve zenginliğini borçlu olduğu Efes Limanı doğal olarak dolmaya başlamış ve gelişimi durmuştur. Dönemin imparatoru Hadrian, denizi birkaç kez boşaltmaya çalışsa da başarılı olamamış ve kent liman özelliğini kaybetmesi ile ticaret özelliğini de kaybetmeye başlamıştır. Efes’ in gelişiminin bir diğer önemli nedeni ise Anatanrıça Kyble inancının en büyük tapınağının burada yer almasıdır. Efes Kenti’nin var olan şöhreti, önemli görülecek derecede iki imparator tapınağına sahip olmasından da kaynaklanıyordu. “Neokoros” olarak bilinen bu ünvanı kentlere Roma Senatosu ve İmparatorun izniyle verilirdi. İnşa edilen ilk tapınak; Flavius hanedanının imparatorları olan Vespasionus, Domitianus ve Titus için yaptırılmış tır.



İnşa edilen bir diğer İmparator Tapınağı ise İmparator Hadrianus’un Olympieion’un tapınağı idi. İmparator  “Zeus Olympios” ilan edildikten sonra bu şerefe nail olmayı başarmıştı. Eyaletin diğer kentleri Pergamon ve Symrna ile rekabet halindeki Efes Antik Kenti, tüm ihtişamı ile bir ilki daha başarmış, Asya’nın ilk ve aynı anda iki imparator tapınağı bakıcısı ünvanını elde etmiştir.
İmparator tapınakları, Arkhiereus denilen başrahiplerin gözetim ve yönetimindeydi. Bunların eyalet çapında bağlı olduğu makam Asiarkh’tır ve onur yazıtlarında gladyatör oyunlarında yaptıkları büyük harcamalardan övgüyle söz edilmektedir. Ticari önemi gerilemesine karşın dini merkezlerin varlığı ile diğer yok olan kentlerin aksine tarihteki varlığına devam etmiştir. M.Ö. 1330 yıllarında da Türklerin hakimiyetine girerek varlığını sürdürmüştür.


Bugün İzmir’in Selçuk ilçesi sınırları içerisinde gezilebilecek Efes kenti, İskender’in generali olan Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Bu Efes’in 3. kez taşındığı alandır. Kurulduğu dönem ve sonrasında birçok kez yer değiştirmesi sebebiyle kentin kalıntıları çok geniş alanlara yayılmıştır. Kazılan ve gezilecek duruma getirilen alanlar 8 km² lik bir alanı oluşturmuştur. Bu alan içerisinde yer alan Ayasuluk Tepesi, Artemision (Artemis), Efes ve Selçuk bölgelerinden oluşur. 


Ayasuluk Tepesi: Burada İ.Ö. 3. Bin yılına ait en erken yerleşim yeri ile Bizans Dönemine ait St. Jean Kilisesini içerisine alır. Aynı zamanda bir kalesi bulunan tepede kale surları bugün ayaktadır. Kale içerisinde çeşitli antik kalıntılar mevcuttur.


Artemision: Artemis Tapınağı, İ.Ö. 9-4. yy.lara ait Dünya Mirası Listesinde yer alan önemli bir dini merkezdir. Bugün Artemis Tapınağı’ında ki kalıntılar sınırlı olsa da görülmeye değer mekanlardan birisidir.


Efes: Arkaik Dönem-Klasik Dönem-Hellenistik Dönem-Roma Dönemi ve Bizans Dönemi yerleşimden olan Antik Kent yaşam alanlarını kapsamaktadır.


Selçuk: Selçuklu, Osmanlı Dönemi yerleşim yeridir. Yerleşim alanlarını içerisinde barındıran, bugün önemli bir turizm merkezi olan modern kent alanıdır. Günümüzde İzmir’e bağlı olarak yaşanılan ilçeyi kapsamaktadır.
Antik çağda önemli bir kent olan Efes bugünde turistler açışından çok önemli bir çekim merkezidir. Yılda milyonlarca insanın ziyaretine geldiği antik kent, tarihteki rollerinin yerini görsel ve kültürel şölenlere bırakmış durumdadır.  Unesco tarafında 1994 yılında Geçici Miras Listesine alınan bu önemli kültür kenti 2015 yılında Dünya Miras’ı olarak listeye girmiştir. Yaşadığı döneme ait görsel eserleri ile adeta ziyaretçilerini büyüleyen, zaman yolculuğuna çıkmalarını sağlayıp tarihe, kültüre, yaşanmış gösterişli zamanlarına doyuran bugünde yaşayan bir antik kenttir.


İzmir Efes Antik kentinde kazılar araştırmacı J.T. Wood öncülüğünde British Museum tarafından 1869 başlatılmıştır. Avusturya 1895’ten bugüne dek bu çalışmalara dahil olmuştur. 1954 yılı itibariyle de Türkiye adına Kültür Bakanlığı çalışmalarına başlamıştır. Bugün hala kazılarına devam edilen alanlarda döneme ait en güzel eserler gün yüzüne çıkarılmaktadır. Batı Anadolu Uygarlıkları içerisinde görülmeye, gezilmeye değecek güzellikleri gözler önüne seren antik kent tüm inançlarını bünyesinde barındırarak milyonlarca insanı kendisine çekmeyi başarmaktadır.  Köklü ve zengin, ihtişamlı zamanlarının hatırına bugün bu değeri hatta daha fazlasını hak etmektedir. Kazıların devam etmesiyle antik kent her geçen günlerde değerine değer katmaya da devem ediyor.


Liman Caddesi (Arcadium): Cadde Büyük Tiyatrodan başlayarak bugün dolmuş durumda olan zamanında şehir zenginliğinin en önemli sebeplerinden olan Efes Limanına kadar uzanmaktaydı. Cadde 600 metre uzunlukta 11 metrelik bir genişlikte planlanmıştır. İki yanında sütunların uzandığı mermerlerle döşeli Efes’in en uzun bir caddesidir. Şehre gelen önemli misafirler,krallar ve imparatorlar bu görkemli cadde üzerinde karşılanmaktaydı. Zamanın önemli gösterileri, dini merasimler bu cadde üzerinde yapılmaktaydı. Cadde boyunca çeşitli anıtlar boy göstermektedir. Caddenin ortasında Dört Havari Anıtı vardır. Hristiyanlığın simgeleri burada da kendini göstermektedir. Geç Helenistik Dönemde yapılan cadde İmparator Arcadius zamanında onarıldığı için imparatorun adı ile de anılır.



Antik Tiyatro: 25000 kişilik tiyatronun büyüleyici güzelliği günümüze kadar ulaşan antik kentin en güzel bölümü olarak kısmi yıpranmalara karşı ayakta durmaktadır. Yüksekliği 30 metre olan tiyatro sıralarının tepesinden Efes Kenti’nin çoğu bölümü görülebilir ve eşsiz güzelliğine şahit edilebilir. Tiyatro alanında döneminde toplantı için kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca bazı dönemlerde gladyatörler tarafından kullanıldığı da kanıtlanmıştır. Geçtiğimiz zamanlarda konser ve çeşitli eğlence amaçlı olarak kullanılsa da tiyatronun hasar gördüğü tespit edilerek kullanıma kapatılmış. Sadece ziyaret olarak kullanılmaya devam etmektedir.



Ticaret Agorası: Helenistik Dönem de kurulduğu bilinen bu alan bir Pazaryeri niteliğindeydi. Bu agoranın ortasında bugün yalnızca kaideleri kalmış olan bir su ve güneş saati bulunduğu bilinmektedir. Agoranın kuzeyde, batıda, güneyde üç tane giriş alanı bulunur. Kare şeklinde yapılar, merkezde bir avlu zamanında bu avluyu çevresinde iki katlı işyerleri, idari ofisler bulunmaktaydı.



Celsus Kütüphanesi: Efes’in en bilinen görsel şaheseri olarak nitelendirilen kütüphane, M.S. 100-110 yılları arasında Zamanın Efes valisi  Tiberius İulius Celsus Polemaeanus adına yaptırılmıştır. Kütüphane aslen bir anıt mezar olarak yaptırılan ve üzerine bir kütüphane yapılması planlanan bir mekandır. Eser senatör babanın oğlu Gaius İulius Aquila tarafından başlatılmış ve ailenin gelecek nesilleri tarafından yapılmaya devam ederek tamamlanmıştır.  Senatör Celsus’un lahiti mermerden yapılmış, kütüphane anıtının büyük orta nişin tonozlu kısmının hemen altında halen durmaktadır. Lahit içinde kurşundan yapılmış bir sanduka da ölünün kemikleri bulunmuştur. Kütüphane ise bu ölen kişinin mezar odasının üzerine inşa edilmiştir. Kitaplar rulolar halinde yapının içindeki, duvarlarda bulunan nişler içinde saklanırdı. Rulolar zamamn içerisinde birleştirilerek kitaplar haline getirilirdi. Kütüphanenin geniş, büyük bir mekan olarak yapıldığı, dönem insanlarının çokça kullandığı bir alan olduğu bilinmektedir. Oldukça yüksek duvarlara sahip olan kütüphanenin duvar süslemeleri oldukça dikkat çekici bir güzellikteydi. Ancak milattan sonra yıkılan kütüphane yeniden inşa edilmemiştir. Bugünse sadece ön cephesi ayakta bulunan kütüphane, ön cephesinin güzelliği ile de gözlere hitap etmeye devam eder.




Geç Antik Çağda bu görkemli, son derece ilgi çeken ön cephe bir caddede bulunan çeşmenin arka duvarı olarak kullanılmaya başlanmıştır. M.S. 400 yıllarında ise görkemli yapının önü bir havuz haline getirilmiştir. Roma ve Yunan kültürünün havuzlara önem vermesi fırsat buldukları alanları bu şekilde değerlendirdikleri bilinen en belirgin özellikleridir. Lakin kazılarda ulaşılan eserleri elimizde tutamamış ve farklı ülkelere götürülmelerine engel olunamamıştır. Kazılarda bulunan havuz içerisindeki antik eserler Viyana Müzesi’ne götürülmüş, burada muhafaza edilmeye devam etmiştir. Bu eserler Markus Aurelius ile Lucius Verus’uni zaferleri neticesinde dikilen anıtlara ait kabartmalardır. Merdivenlerin ise iki yanında görülen  Yunanca ve Latince yazılarda senatör Celsus'un yaşamı anlatılmaktadır. Yazılar ustaca işçiliklerle duvarlara kazınmıştır. Yazıların da süslemeye dahil edilmesi ve ince işçilikleri ile görsel bütünlük ustaca sağlanmıştır.
Dış duvarın iki yanında duvar boyunca yer alan girintilerde dört tane kadının heykeli oldukça dikkat çekici şekilde gözler önüne serilir. Bu heykeller giriş kapısının iki yanında ikişerli olarak girintili alanlara oturtulan dört kadın heykelidir. Heykeller antik çağın çokça önem verdiği kavramlardan olan ‘hikmet’i (sophia), ‘bilgi’yi (episteme), ‘akıl’ı (ennoia),‘erdem'i (arete) simgelemektedir. Heykellerin asılları kazılar sırasında Viyana’ya götürülmüş olsa da, kütüphaneyi ziyaret edildiği sırada bu kavramların ifade ettiklerini kütüphanenin büyüleyici güzelliği esnasında düşünmek ve anlamak mümkündür. Celsus’un mezarının olduğu yerde bulunan heykeli ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer almaktadır. Celsus Kütüphanesi bu ihtişamlı görselliği ile dönem mimarisini, sanat zevklerini gözler önüne seriyor. Aynı zamanda kullanıldığı zamanlarda döneminin önemli bilim adamlarını, düşünürlerini, felsefecilerini yetiştirmiştir bir sanat, kültür evi sayılmaktadır.


Mazeus Kapısı ve Mithridates: Celsus Kütüphanesinden Ticaret Agorasına geçişi sağlayan kapıdır. Agora’nın Güney Kapısı olarakta adlandırılan kapı, kütüphanenin olduğu meydanın sağ tarafında yer alır. M.Ö. 4.-3. yy.a ait olduğu düşünülmektedir. Geçiş kapısı İmparator Agustus tarafından bağışlanan iki köle tarafından yapılmıştır. Kütüphanenin mimarisini tamamlayıcı nitelikte olduğu görülen kapı dikkat çekici süslemeleri ile bugünde ayaktadır.



Mermer Caddesi: Kütüphane meydanından başlayarak tiyatroya kadar uzanan bu cadde zamanında Efes’in anayolu olarak kullanılmaktaydı. Arabalar için ayrılan bu yol çok defalarca onarılmıştır. Yayalar için ise yolun kenarında yüksekçe bir alan inşa edilmiş ve yayaların kullanımına sunulmuştur. Caddenin alt kısmında şehir atık sularını gönderen oldukça usra şekilde oluşturulan kanalizasyon sistemleri bulunmaktadır. Caddenin daha çok ilgi çeken kısmı ise caddenin orta alanına doğru büyük döşeme taşlarının birinin üzerindeki kazıma tekniği ile yapılan kadın, sol ayağı ve kalp figürlerinin bulunmasıdır. Bu figürler ise çok başka şeylerin habercisidir. Aşk Evi ve Ayak İzleri…



Aşk Evi (Paidiskeion): Ayak İzi kitabesi ile meşhur olan bu ilginç yapı M.S. 1. yy’da İmparator Traian (Trajan) tarafından yaptırılmıştır. Ev arkasında bulunan Skolastika Hamamı ve arkadaki tuvaletler ile bir arada, üç kısımlı şekilde bulunur. Evin içerisindeki mozaikler dört mevsimi anlatmaktadır. İki katlı bir yapıdır. Üst kattaki odaların kızlara, alt kattaki odaların ise konuklara ait olduğu düşünülmektedir. Aşk Evi Venüs’e yani güzellik tanrıçası Afrodit’e adanmıştır. Bu salondaki Venüs heykelinin nedenini açıklar niteliktedir. Aşk evini daha çok ticaret için limana gelen erkekler tarafından kullanıldığı düşünülse de dönemin yerleşik olarak yaşayan beylerinin de uğrak yeri hali olduğu da bilinir. Pompei’ dekilerle karşılaştırıldığında oldukça büyük olan bu yapının girişindeki Ayak İzi Kitabesi de tarihin ilk reklam panosu olabileceği düşüncesi ile büyük bir üne kavuşmuştur.



Ayak izinin yanında bulunan kadın figürü ileride bir aşk evini olduğu anlamını taşımaktadır. Ve evin yönünü göstermektedir. Bugün de net bir şekilde kitabe yerinde duruyor. Kitabe, Kütüphane tarafında bulunan Mermerli Yolun kenarında yere kazılmıştır. Bu ayak izi Efes’in en iyi, en çok aranan fahişesinin sol ayak iziymiş. Bu ayak izi ve kadın figürünün yanında, evin yerini belirten bir kavşak izi, bir taç, bir kalp çizimi vardır. 100 m ileride bulunan evi gösteren antik reklam panosunun anlamı ise: “Kraliçeler kadar güzel olan benim aşkımı istiyorsanız, kavşakta soldaki eve gelin!” şeklindedir. Başka bir yoruma göre de: “Parası olan ve aşk arayanlar yolun sonundaki güzeli görün” anlamına geldiği düşünülmektedir. Şehir halkı ise eve belirgin şekilde girmektense kendilerine gizli yöntemler oluşturmuştur. Zenginler, Aşk Evine karşısında bulunan kütüphaneye gider gibi bir hale bürünerek eve giriş ve çıkışlarını gerçekleştirirmiş. İstenilmeyen durumlarda ise evli beyler kütüphaneye gittiklerini belirtir ve zor durumda kalmaktan kurtulurlarmış. Bir efsaneye göre ise Aşk Evi’nin hanımının kütüphaneye para kaynağı sağladığı, bunun nedeninin ise kütüphaneden geneleve gizli bir geçiş yapılmasını istemesidir diye düşünülmektedir.



Yamaç Evler(Zengin Evleri): Efes’in zenginlerinin ikamet alanı olan evler Bülbül Dağı kuzey eteklerinde birden fazla katlardan oluşmaktadır. Evler Celsus Kütüphanesi’nden sola dönerek ulaşılan Kuretler Caddesi’nin ilerisindeki yamaçlara konumlandırılmıştır. Evlerin tabanlarında, duvarlarından mermer kaplamalar, mozaikler ve freskler bulunur. İlk inşa ediliş tarihleri İmparator Agustus döneminde M.S. 1.yy olduğu belirlenmiştir. Evler daha sonraki yıllarda çeşitli eklemeler ve değişimlerle 7.yy a dek yaşam alanı olarak kullanılmıştır. Evlerin içerisinde ise çeşmeler ve çağının ötesinde olarak yerden merkezi ısıtmalarla sistematize edilmiştir.
Evlerin dış cephesi oldukça sade olmakla birlikte iç kısımları zenginliğin ihtişamıyla gözler önünde bulunur.  Kent merkezindeki bu evler özel ve seçkin kişilerce yaşandığını ilk bakışta gözler önüne serer ve diğerlerine göre olan farklılıklarını insanlara da hissettirmişlerdir. Bu nedende Zengin Evleri adı ile de anılırlar. Yamaç Saray olarak anıldığı yerlerde vardır. Merdivenli yapıda olan bu yerlerde yollara evlerin teraslarından kapılar açılır. Evlerin hepsi küçük avluludur ve odalar bu avluların etrafından açılır. Bu evlerdeki kazılarda çok değerli eserler ortaya çıkmıştır. Bu zengin ve gelişmiş kültüre ait çok değerli olan eserler Selçuk- Efes Müzesinde sergilenmektedir. Yamaç Evleri çatıları açık durumda olduğu için eserlerin korunumu uzun yıllar sorun oluşturmuştur. Ancak bu soruna çözüm şeffaf örtülerle sağlanmıştır. Bu örtünün evlerin içerisinden bakıldığında fazla belli olmaması eser alanının görselliğine engel olmamıştır. Bugün restorasyonu devam eden evlerin içerinde bozulan, yıpranan duvar resimleri tamamlanmaya çalışılıyor.



Umumi Tuvaletler-Latrina: Arkeologların oldukça dikkatini çeken yapılardandır umumi tuvaletler. Dönemin yaşantısı hakkında fazlaca bilgi verirler. İlginç sayılacak yapılarıyla, insan hayatına bulundukları katkılarıyla araştırılmaya, incelenmeye değer yapılardır. Dönem insanların esasen sosyalleşmek içinde kullandığı bu alanlar çok sayıda kişinin aynı anda tuvalet ihtiyaçlarını karşıladıkları ve önemli sohbetlerin gerçekleştiği alanlardır. Günümüzdeki teknolojiyi unutup o devirleri anılmaya çalışırsak bu alanların insanlara birçok katkı sağladığını da görmüş oluruz. Bu alanlar ihtiyaç haricinde insanların birbirinden haberdar olduğu, birbirleriyle iletişim halinde oldukları mekanlardır. Yunan felsefecilerin düşüncelere daldığı, düşünme kültürünün yerleştiği ve belki de devamının sağlandığı alanlardır.
Tuvaletlerde insanlar kış aylarının soğuk havalarına karşın üşümemek nedeniyle kendilerinden önce kölelerini oturtarak, oturacakları alanı ısıtmalarını sağlamışlardır. Oturulan alanların hemen önünden geçen küçük kanalcıklardan temiz sular akmaktaydı ve tuvaletleri kullananlar için arınmak amacı ile kullanılmaktaydı. Tuvaletlerin 3 metre altında kanalizasyon bulunmaktadır. Arkasında yer alan Scholastica Hamamları suları da bu kanalizasyona boşaltılarak kötü kokuların oluşumu engellenmiştir. Görülmesi en çok tavsiye edilen yerlerden birisi de bu tuvaletlerdir.



Scholastica Banyoları/Hamamları: M.S. 2.yy başlarında inşa edilmiştir. M.S. 400 yıllarında Hristiyan zengin bir kadın Scholastica tarafından restore ettirildiği için bu adı almıştır. Büyük hamam dört bölümden oluşmuştur.  Hamamda kullanılan mermerler büyük önem taşımaktadır. Merkezi ısıtma sistemi kullanılmaktadır. Sıcak su buharları duvarlardan künkler içerisinde getirilmektedir. Hamamı kullanan fakirlerden para alınmamaktadır. Zenginler ise hizmetkarları ile öğleden sonra hamama gelerek daha uzun saatler kalır ve sınıf farkını muhafaza etmiş olurlardı.  Kuretler Caddesi'nin alt (kuzey) ucunda bulunan hamam başlangıçta yakın tuvaletler ve genelevle birlikte inşa edilmiştir. Zemin katında, hamamlar, iki ya da üç katlıdır. Bir soğukluk (soğuk oda), ılıklık (ılık oda), ve caldarium (sıcak oda). Hamamın  diğer alanlarında bir dinlenme odası, kütüphaneler, spor salonları da bulunur. Hamamın bir diğer özelliği ise dünyanın en iyi 6. tuvaleti oluşudur. ‘Üzerine oturulunca sıradışı gözükmesi’ düşüncesi ile bu hakkı elde etmiştir.  Seyahat, geziler hakkında bilgiler veren sitenin oluşturduğu 10 mekanlık listede Türkiye’ de yerini almış oldu.



Hadrian Tapınağı: İmparator Hadrianus adına yapılan tapınak benzeri bir anıttır. Üst işlemelerinde Efes’in kuruluş efsaneleri belirgin bir muhteşemlik sergilemektedir. Çok güzel ve zarif işlemelere sahip anıttı. Efes imparatorlarından  Diokletianus, Constantius, Maksimianus ve I. Theodosius’un heykelleri dikilmiştir.  Bu yazıtların kaideleri günümüze kadar ulaşmıştır.



Trajan Çeşmesi: Hadrian Tapınağı’nın az ilerisindeki çeşme iki katlı olarak inşa edilmiştir. Büyük bir havuzu 3 taraflı çevirdiği görülen çeşmede suyun aktığı kısımda İmparator  Trajan’ın bir heykeli bulunuyor. İmparator Trajan’ın ortada duran heykel ayağının altındaki küre dünyayı simgelemektedir. Trajan Çeşmesinde yer alan heykeller Efes Müzesi “Çeşme Kalıntıları” bölümünde sergileniyor.



Kuretler Caddesi: Efes Antik Kenti’nde aydınların yürüdüğü yolda tarihi solumaktır bu caddelerde yürümek. Cadde yolu üzerinde önemli eserlerin varoluşu karşısında etkilenmemek, o zamanın hislerini yaşamamak imkansız gibidir. Cadde büyüsü ziyaretçilerine 210 metre uzunluğuyla basılan mermerler üzerinde eşlik eder. . Helenistik ve Roma Çağı Kentlerini ızgara planlı ve birbirini dik kesen sokak sistemine uymayarak caddemiz diagonal olarak uzanmaktadır. Kuretler mitolojide yarı tanrı olarak bilinirler. Efes’te rahip bir sınıfın adı olmuştur. Sınıfın oluşturduğu birlik Efes’in en büyük kült birliği sayılmaktadır. Cadde de adını bu Kuretler sınıfından almaktadır.
Cadde Memmius anıtından, Celsus Kütüphanesi’ne kadar uzanır. Cadde üzerindeki önemli yapılar barındırır. Bunlar Trajan Çeşmesi, Hadrian Tapınağı, Scholastika Hamamları’dır. Cadde kentin merkezinde yer alır. Bu nedenle birçok anıtsal alanın görüşünde kalmakta ve Efes’te bir görsel şölene daha şahit olunmaktadır. Mozaiklerle süslü, galerilerle çevrili bir yapısı vardır. Dükkan, ev ve benzeri yapılar bu galerilere açılmaktadır. Sütunların önünde bulunan kısmi olarak yazılı kaidelerde, kentin ileri gelen iyiliksever kişilerin heykelleri yer alır. Herakles Kapısı yakınında bulunan heykel burada ki heykellerdendir ve Hekim Aleksandros’a aittir. Bu cadde de bulunmuş olan Konsül Stephanos Heykeli bugün Efes Müzesinde sergilenir.



Herkül (Herakles)Kapısı: Kuretler Caddesi’ne açılan Roma Çağı sonlarında yaptırılan kapı ismini Güç Tanrısı Herakles’ten alır. İki yanında Herakles’in süslü heykelleri bulunur. Kapının darlığı nedeni ile Kuretler Caddesi’ni araba geçişlerini kapatır. Kapını dar oluşu ziyarete gelen turistlerce fotoğraf çekmeye uygun bulunduğu için burada kalabalık ve geçmek isteyenlerin yoğunluğu artmaktadır. Efes’in her yerinde olduğu gibi kapının süslemesi ve eserin ortaya çıkışı etkileyicidir.



Memmiyus Anıtı: Anıtın ilk katında kazınmış olan yazıt yapıya ismini vermiştir. Yazıtta Latince: ‘Gaius Memmiyus, kurtarıcımız Gaius’un oğlu, Cornelyus Sulla’nın torunudur.’ yazmaktadır.   

Romalı Diktatör Sulla’nın torunlarından biridir Gaius Memmius. Bu anıt onun için dikilen bir onur anıtıdır. Anıt Geç Helenistik Dönemde dikilmiştir. Yukarı katta bulunan galerilerdeki sütunlar arasında Memmiyus ailesinin bireylerine ait olan heykel örnekleri bulunur. Heykel figürlerinden bazıları Memmiyus’a, babası Gaius’a ve büyükbabası diktatör Sulla’ya ait başlıklar giyen askerleri temsil ve tasvir eder.





Domitian Tapınağı ve Sunak:  İmparator Domitianus adına Efes halkı tarafından yaptırılmıştır. Bu tapınak ve sunak önemli bir kült olan imparator kültüne hizmet etmekteydi. Ancak tapınağın adandığı İmparator Domitian ölünce imparatorun anısı lanetlendi ve başka bir aileye adanmıştır. Tapınak Filavius ailesine adanmıştır. 



Burada bulunan heykellerin boyutları normal insan boylarını çokça aşması sebebiyle oldukça şaşırtıcı bir mimariye sahiptir. Fakat bugün çok az bir kısmı ayakta kalabilen tapınak zamana meydan okumaya devam etmektedir. Meydan güneyinde yaptırılan büyük bir tapınak ve alt kısmında Efes yazıtlar galerisi vardır. Doğusunda Pollio Çeşmesi ve kuzeyinde cadde üzerindeki Memmiyus Anıtı bulunmaktadır. Domitian Meydanı’nda ki bir taşta kabartmalarla oluşturulmuş insan görünümüne oldukça benzeyen bir tanrıça resmedilmiştir; Zafer Tanrıçası Nike.



Tatlısu Boruları: Şehrin su ihtiyacını karşılayan borular, kısmen kayalar oyularak kısmen de toprağa gömülerek oluşturulan yine topraktan borulardır. Doğal kaynak sularını çevrelen tahliye eden borular görülecek niteliktedir.



Pollio Çeşmesi: Efes Kenti Domitianus Meydanı doğusunda bulunur. Agoranın batı kenarına  birleşik olarak inşa edilmiştir.  Kitabede,  MS. 97 yılında C.Sektilius Pollio tarafından yaptırıldığı yazılmaktadır. Çeşmeni yapısı mermerden oluşmaktadır. Oldukça yüksek ve geniş kemeri bulunur. Kemer üzerinde üçgen şeklinde bir görünüşe sahiptir. Diğer çeşmelere nazaran daha küçük bir havuzu bulunan çeşmede havuzun suyu Agora duvarından buraya ulaşır.



Prytaneion (Belediye Binası): Prytaneion, tüm Yunan şehir devletlerinde hestia kutsal ateşinin yandığı kutsal mekanlardır. Bu kutsal ateşe şehirlerin bağımsızlık ve egemenlik nişaneleridir. Bu mekanlar kutsal ritüellerin gerçekleştiği yöneticilerin bulunduğu idari mekanlardır. Bu özellikleri nedeniyle de şehrin idari fonksiyonlarını bünyesinde bulundurduğu için kentin kalbi, şehir binalarının en önemlisi konumundadırlar. Burası Efes te Artemis Tapınağı’ndan sonra en önemli kutsal mekan olarak sayılır. Prytaneion- Efes Belediye Sarayı, Prytan-Belediye Başkanı olarak adlandırılır. Mekanın çevresinde imparator, tanrı, tanrıça heykellerinin yer alması nedeniyle de kutsal mekanlar içerisinde yer alır. Zamanında Efes kenti tanrıçası Hestia’ydı. Prytaneion sağ tarafında Tanrıça Hestia sunağı yer alır ve sunak içerisinde kutsal addedilen ateş yanardı. Bu ateş kentin ölümsüzlüğünü de simgelemektedir. Doğal olarak ateşin sönmesi de uğursuzluk olarak kabul edilirdi ve ateşin sönmemesi için fazlaca çaba gösterilirdi. Prytan’ın en önemli görevi de buydu, ateşin sönmesini engellemek.
Efes’te müzenin en değerli parçalarını oluşturan heykeller hamam inşaatında kullanılmasını engellemek amaçlı gömülen ve daha sonra burada ortaya çıkacak olan heykellerdir. Yapılan kazılarda ortaya çıkan heykeller müze ve kent tarihi için büyük önem taşımaktadır. Antik kentlerin yaşıyor olmasının bir nedeni de budur; kazdıkça yeni şeylerin doğması, gün yüzüne çıkması… Bugün alanda görülen kalıntılar 1.yy a aittir. Günümüze kadar gelen iki önemli heykel Artemis Ephesia’dır. Efes Müzesinde sergilenirler.



Odeon (Meclis Binası-Konser Salonu): Üzerinin kapalı olduğu yağmur sularını dışa akıtacak  olukların olmamasından anlaşılan antik kent mekanıdır. Burada klasik müzik konserleri, çeşitli eğlenceler düzenlenirdi. 1400 kişilik kapasitesiyle tarihe tanıklık edilebilecek naçizane bir mekan. Efes’in zenginlerinde Vediur Antonius tarafından yaptırılan tiyatro biçimli meclis binası olarakta kullanılan yerdir. Yanında Prytaneion ve Devlet Agorası bulunur. Bu sebeple yönetim işlerinde de kullanıldığı düşünülmektedir. Efes antik dönemde iki meclisli yönetimle yönetiliyordu. Danışma Meclisi’nin toplantıları gerçekleştirileceğinde üzeri kapalı olan bu yapı kullanılmıştır.




Isis Tapınağı: Mısır tanrıları tapınağı. Efes her zaman önemli sayılan bir Mısırlı nüfusuna sahipti. İsis çok önemli bir Mısır Tanrıçasıdır. Devlet Agorası merkezinde İsis için dikdörtgen bir tapınak bulunur. Helenistik Dönem’de inşa edilen tapınak, Tanrıça’nın başına giyilen amblemi ve bir tahtla tasvir edilmiştir. Bu da ‘Taht Kraliçesi’  anlamına gelir. İsis büyü ve şifacı tanrıçası olarak bilinir. Eski Mısırlılar Nil’in taşmasını kocası ölen tanrıçanın gözyaşları olarak düşünüyorlardı. Onu kötü kardeşi kaos, yıkım tanrısı öldürdü.
Mısır tarihinde önemli bir yer edinen tanrıçanın ünü birçok alana yayılmıştır. Sonunda uzak Britanya Adaları, Ortadoğu ve Roma İmparatorluğu boyunca Mısır dışında tanrıçaya adanmış tapınaklar inşa edilmeye devam edildi.  Bugün Isis adı hala modern Kıpti Mısırlılar arasında bir sevgili adıdır ve Avrupa'da bunun yerini Isadora ismi çok yaygındır. Efes Isis Tapınağı, İmparator Agustus dönemide tahrip edildi. Bunun nedeni Agustus’un Kleopatra ya karşı düşmanca davranmasıdır. Bu değerli yapının bazı parçaları Pollio Çeşmesi yapımı sırasında kullanılmıştır.



Varius Hamamı: Klasik Yunan tarzı gymnasium olarak inşa edilen alan şehrin sur duvarlarının hemen yakınında bulunur. M.S. 147 ve 149 yılları arasında hizmete açılmıştır. M.S. 6. yüzyılda gerçekleşen büyük yangın sonucunda yapı ciddi hasarlar görmüştür. Kuretler Caddesi’ne bakan Varius Hamamı ise M. S. 100’lü yıllarda yapılmış. Bizans döneminde tadilat görmüştür. Dünyada ki su medeniyetlerinden biri olan Roma da hamam kentin önemli sosyal yapılarındandır. Diğer hamamlarda olduğu gibi soğukluk, ılıklık ve sıcaklık kısımları vardır. Roma kentlerinde hamamlar aynı zamanda bir toplantı yeridir hatta kütüphane olarakta kullanılabilirdi. Hamam sportif ve kültürel bir eğitim merkezi olarak kullanılmıştır.



Serapis Tapınağı: Celsus Kütüphanesi’nin arkasında yer alır. Antik kentin ilginç yapılarındandır. Mısırlılar tarafından yapıldığı tahmin edilen Hristiyanlık zamanında kilise haline getirildiği sanılır.

2 Kasım 2016 Çarşamba

İzmir Efes Antik Kentinde Gezilebilecek Diğer Alanlar

İzmir Efes Antik Kentinde Gezilebilecek Diğer Alanlar



Artemis Tapınağı: Yine sözümüz mermerden geçecek. Dünyanın 7 Harikası’ndan biri olan tapınağın tamamı mermerden inşa edilmiş olup, antik çağın mermerden inşa edilen ilk tapınağı olma özelliğini kazanmıştır. Yapımının başlangıcının M.Ö. 7.yy lara dayandığı bilinmektedir. M.Ö. 550 yıllarında yapımı tamamlanmıştır.  Tapınak, Bereket Tanrıçası Artemis’e atfedilerek Lidya kralı Croesus tarafından yaptırılmıştır. Diana Tapınağı olarakta bilinmektedir. Efesli Artemis’in, Efesya, bir Anadolu tanrıçası olarak Kibele Kültüne ait olduğu sanılır.  Yunan bir mimar tarafından tasarlanarak, dönemin en büyük ve önde gelen heykeltıraşları tarafından oluşturulmuştur. Yapı usta heykeltıraşların elinden çıkan bronz heykellerle süslendirilmiştir. Her biri 18 metre yükseklikte olan 127 kolondan oluşacak şekilde tasarlanan tapınak tam manasıyla harika bir görünüm sağlamaktaydı. Zamanında görsel manada bir doygunluk sağladığı bilinen tapınak bugün çoğunlukla tahrip olmuş durumdadır. Yalnızca temel kalıntıları kalmış olan tapınak, araştırmacı J.T.Wood tarafından keşfedildikten sonra bazı eser kalıntıları British Museum’a götürülmüştür. Diğer Artemis (Ana Tanrıça) Tapınakları gibi bu tapınağında ön cephesi batı yönüne bakar. Tapınak esasen hem pazaryeri, hem de bir dini müessese olarak kullanılıyormuş.


Artemis Tapınağı

Tapınağın bugünlere ulaşamaması hazin olsa da nedenini söylemekte fayda vardır. Tapınak M.Ö. 356’da Herostratus adında bir Yunanlı tarafından yakılarak kendi adının ölümsüzlüğünü isteyerek muhteşem bir yapının büyük kısmının yok olmasına neden olmuştur.  Aynı gece ise yıllarda ünü nice yerlere ulaşacak olan Büyük İskender dünyaya gelmiştir. Anadolu’yu fethettiği zaman Büyük İskender Artemis Tapınağı’nın yeniden yapılması için yardım teklif etmiş olsa da teklifi ilgili makamlarca reddedilmiş. Bizlere de tahmini çizimleri ve İstanbul’da ki minyatür tasviri kalmıştır.  Tapınak alanında ise günümüze ulaşan yalnızca birkaç mermer blok kalıntısıdır.




Meryem Ana Evi ve Kilisesi: İzmir- Selçuk’ ta bulunan Bülbüldağı’nda Meryem’in oğlu Hz. İsa’nın ölümünden sonra son yıllarını burada St. Jean ile birlikte geçirdiğine inanılan kilisedir. Kilise Efes’e 6 km. uzaklıkta yer almaktadır. Kilisenin bulunduğu alana tırmanırken Efes’in eşsiz ve antik güzelliği gözler önünde sergilenmektedir. Giriş ücretleri Selçuk Belediyesi’ne ait olup, yerli turistler için 5TL, yabancı turistler için ise 20TL olarak belirlenmiştir.

Meryem Ana Evi

Meryem’in mezarının burada olduğu bazı kimselerce inanılmaktadır. Papa 23. Johannes tarafından hac mekanı olarak ilan edilmiştir. Hıristiyanlar için hac yeri olan kilise yılda binlerce Hristiyan inanç insanını kendine çekmektedir.  Aynı zamanda İslamiyet içinde önemli olan Hz.İsa ve annesi Meryem içinde Müslümanlarca ziyaret edilmektedir. Kilisenin yanında bulunan şapel papalar tarafından ziyaret edilmiştir. Kiliseye bağış yapmak isteyenler burada bağışlarını gerçekleştiriyorlar, ibadetlerini yaparak ruhsal bir yolculuğa çıkıyorlar. İsteyen kişiler mum alarak şapelin çıkışında yer alan bölümde dualar ederek mistik yolculuklarına iç ve dış mekanlarda devam ederler. Şapel yakınında mumların dikildiği alanın karşısında ise nispeten küçük şekilde Meryem’in heykeli ve O’na övgü duası yazılmış metinler mevcut. Kilise’nin mistik ortamında evlenmek isteyenler için bir alan bulunmaktadır. Az ilerinde duvarda taşlara oyulan alanlara yerleştirilmiş olan üç çeşme beliriyor. Meryem Ana Kaynak Suyu olarak tanımlanan çeşmelerden gelen turistlerin şişelerine su doldurup şifa bulmayı diliyorlar. Çeşmelerin duvar hizasında ise Dilek Duvarı uzanmakta, buraya gelenler dileklerini peçete, kağıtlara yazarak asmakta ve dualar etmektedirler.



Yedi Uyuyanlar(Ashab-ı Kehf): Bizans döneminde yaşayan 7 gencin adı, İslam kaynaklarında Ashab-ı Kehf yani Mağara Arkadaşları olarak geçerler. Bizans döneminde görebilecekleri zulümlerden kaçarak bir mağaraya gelirler. Mağaralar Panayır Dağlarında bulunur. Yapılan kazılar neticesinde mağaranın üzerinde yine mağarada ki gibi derin sessizliğe bürünmüş bir kilise mevcuttur.


Yedi Uyuyanlar

Başta altı kişi olan gençler yolda karşılaştıkları bir çobanında kendilerine katılmaları ile yedi kişi olurlar. Bilinen bir diğer bilgi ise çobanın Allah tarafından konuşma özelliği bahşedilen Kıtmir isimli köpeğidir. Köpek onlar için yol gösterici bir taşımakta ve onların güvenli şekilde mağaraya ulaşmalarını sağlamıştır. Kaçtıklarını öğrenen imparator onları saklandıkları mağarada buldurur ve mağaranın girişlerinin kapatılması emreder. Ve gençler 300 yıl süren derin bir uykuya dalmışlardır. Hikayeye göre uyandıklarında yalnızca 1gün uyuduklarını sanacaklardır. Ancak içlerinden birinin beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için şehire dönmesiyle aradan neredeyse yarım asır geçtiğini anlayacaklar ve hikayeleri dilden dile yayılacaktır. Yedi Uyurlar mağara alanında taş evler, taş lahitleri su kemerleri, mezar alanları, bir kilise bulunmaktadır.



İsabey Cami: Ayasuluk Tepesinde Antik Efes’in zirvesine konumlanmış cami muhteşem avlusu ve yer ile görülmeye değecek diğer mekanlardandır. Artemis Tapınağı ile St.Jean Kilisesi arasında yer alan camii Aydınoğulları İsa Bey tarafından 1375 yılında yaptırılmıştır.  Camide İsa Bey’in büstü de yer alır. Artemis Tapınağı ile Saint Jean Kilisesi arasında yer alan cami Türk-İslam mimarisi açısından oldukça önemli ve dikkat çekici güzelliktedir. Çinilerle süslü hoş bir mekan oluşturan cami 19yy. da kervansaray olarakta kullanılmıştır. İlk revaklı avlu özelliği ile de bilinen caminin avludaki sütunları günümüze dek ulaşmıştır.


İsabey Camii


İsabey Hamamı : Hamam İsa Bey Camisi ile birlikte Ayasuluk Tepesinde yapılmıştır.  Klasik Türk hamamı özelliklerini taşıyarak soğukluk, ılıklık, sıcaklık alanları bulunmakadır. Bugün ziyaret edilecek durumda olan hamam kubbeli çatılarıyla görsel bir bütünlük sağlar.

İsabey Hamamı

St.Jean Bazilikası: Hz. İsa’nın 12 havarisinden biridir St. Jean yani Aziz Yuhanna. Ölümünden sonra Ayasuluk Tepesine gömülen azizin mezarı üzerine 4. Yy da bir kilise inşa ettirilir. Dönemin mimarisini başarıyla yansıtan bu görsel mekan aynı zaman da Hristiyan inancı içinde kutsal sayılmaktadır. Yapıldığı dönemde çok çarpıcı ve büyük mekan olarak görülen yapı dönem insanları hayrete düşürecek mimariye sahipti. Hz. İsa annesini çarmıha gerilmeden önce havarisi St. Jean’a emanet etmiştir. St. Jean Hz. İsa’nın çarmıha gerilişinden sonra İsa’nın annesi Meryem’i Kudüs’ten kaçırarak buraya getirmiştir. St.Jean’la burada bulunan Meryem’in 101 yaşına dek burada kaldığı ve yine burada öldüğü, kimsenin bilmediği bir yere St.Jean tarafından gömüldüğüne inanılır. Bu önemi nedeni ile papalık tarafından kutsal mekan ilan edilen yer haç planlı olarak, altı kubbeli şekilde tasarlanmıştır. Burada 15 Ağustos sonra ilk Pazar günü ayin yapmaya gelenler hacı olurlar. Bu yapıda bir hazine odası ve vaftizhane de bulunmaktadır.

St. Jean Bazilikası


St. Jean Kalesi:  Efes’te ki en büyük kiliselerden olan St.Jean Kilisesi’nin kuzeyinde Ayasuluk Tepesinde en yüksek yerde bulunur. Bu tepede kalenin bulunduğu alanın ilk yerleşim yeri olduğu kanıtlanmıştır. Bugün tepede görülen surlar Bizans, Aydınoğulları ve Osmanlı dönemlerine aittir. Taş ve tuğlalarla örülmüş kale ilk şehir yerleşmesini koruyacak niteliklere sahipti. İç kalenin girişi doğu ve batı kısımlardaki kapılardan sağlanırdı. Bu kapılar doğruca dışarıya açılır. Kale içerisinde bugün St.Jean Kilisesi olarak bildiğimiz bir kilise kalıntısı ve hemen yanında kale hamamı olarak nitelenen kilise devamlılığını sağlayan bir hamam ve cami bulunur. İçerideki bu kilise Aydınoğulları döneminde bir kısım eklemeler yapılarak sarnıç haline getirilmiş ve bu amaçla kullanılmaya da başlanmıştır.

St. Jean Kalesi

Ayasuluk Tepesi: İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan bir höyüktür. Şehir insanları M.S. 7.yy dan sonra bu tepeye taşınmıştır.  Tepe’nin restorasyon çalışmaları halen devam etmektedir. Üzerinde bir iç kale bulunan tepede kilise, hamam, cami kalıntıları bir arada bulunur. Kale kökü, taş yollar, merdiven gün yüzüne çıkarılan eserlerdendir.  Kale surları halen ayakta durup, surların, kale kapılarını restorasyon çalışmaları eski devirlere kadar dayanır. Efeslilerin ve Türklerin bir arada yaşadığı bu muazzam antik alan güzel bir açık hava müzesi niteliği taşır. Buradaki kazılar günümüzde Pamukkale Üniversitesi ve Selçuk Belediyesi katkıları ile sürdürülmektedir.

Ayasuluk Tepesi

Su Kemerleri: Su medeniyetlerin doğması ve gelişmesinde en önemli katkıları sağlar. Ticarei gelişimini de yine sudan ve limanından sağlayan bu kenti su bakımından doygun hale getirmekte oldukça önemlidir. Döneminin ve çevre kentlerinin nüfusu düşünüldüğünde bu su ihtiyacı Efes’te daha ön planda olan bir durum haline gelmiştir. Su kemerleri antik kentte daha çok Bizans dönemine aittir. Ayasuluk Tepesine doğu yönden gelen Bizans Su Yolu kalıntıları rahatça görülebilir. Restore edilen kemerler Selçuk’ta leyleklerin barınma ve üreme mekanları haline gelmiştir. Önemli bir su kemeri de Agustus Döneminde yapılan Pollio Su Kemeri’dir. Bazı İon dönemi kemer kalıntıları Selçuk Efes Müzesinde Büyük Avlu Bölümü’nde sergilenmektedir. Antik kentte görülebilecek diğer su kemerleri ise şu şekilde sıralanabilir; Aristion Su Kemeri, Değirmendere Su Kemeri (Selçuk-Kuşadası arasında), Şirince Su Kemeri, Sultaniye Su Kemeri, Lysimaksos Su Kemeri.


Şirince Köyü:  Köy Selçuk’a 7 km uzaklıkta, Efes Antik Kente 12 km uzaklıkta, korunaklı bir doğa harikası olarak yaşamaya devam eder. Maya takvimine göre 2012 de kopacağı düşünülen kıyametin buraya uğramayacağı inancıyla bu dönemde oldukça turist çeke doğal bir cennettir. Konaklama imkanı gelişmiş olan bu güzel köyü ilk fırsatta görmenizi isteriz. Görsel kültürel hazlarla dolu bu mekan balayı çiftleri içinde keyifli bir seyahate neden olacaktır. Doğa yürüyüşler, çeşitli kültürel aktiviteleri gerçekleştirebileceğiniz imkanlar bir aradadır. Köyde meşhur olan bir diğer özellikte Şirince şaraplarıdır. Burada şarapların nasıl üretildiğine yakından bakabilir ve ikramların tadını çıkarabilirsiniz. Aynı zamanda Selçuk’a 15 dakika uzaklıkta olan Çamlık Buharlı Tren Müzesi’ne sahiptir. Burada sergilenenleri görmek, doğasını ve havasını solumak sizlere de iyi gelecektir. Yöresel lezzetler, yöre halkının emektar ellerinden çıkmış eserler, yemyeşil alanları, bağ ve bahçeleri, evlerin mimari dokusu, yollarındaki taşlarla bile gerçekten de kıyametin uğramamasını isteyeceğiniz bir mekan…


Şirince Köyü

Sütni Mağarası: Selçuk’tan giderken Şirince Köyü yolu üzerinde sarp vadi yamacındaki kayalıklarda yer alan ve meraklılarını bekleyen mağara girişte iki odacıktan oluşur. Duvarları çeşitli fresklerle bezeli olup ilk olarak 1977 yılında yapılan bir çalışma ile keşfedilmiştir. Mağaraya tamamen adım atılması ise 1982 yılındadır. Bu yılda mağarada birde kaya mezarları bulunmuştur. Uzun yıllar kullanılan mağara farklı inanışları da zaman içerisinde beraberinde getirmiştir.  İlçenin önemli bir mağaraları içerisinde sayılan mağaranın iç kısımlarında sarkıt ve dikitler mevcuttur. Bu sarkıt ve dikitlerden akan beyaz suyun faydalı olduğu, doğumdan sonra sütü gelmeyen anneler içi şifalı olduğuna inanılır. Bu şifa kaynağına ulaşamayanlar içinse buradan alınan mermerler kadınların göğüslerine sürülerek dertlerine çare olması beklenmektedir.



Kuş Gözlem Alanı: Küçük Menderes’in Pamucak kıyılarında denize döküldüğü kısımda oluşan bataklık içerisinde otuz, kırk çeşitte kuş türü ve memeli hayvan yaşamaktadır. Göçmen kuşlar için daha çok konaklama ve barınma amacı ile kullanılır.  Kuş türleri arasında çeşitli ördek türleri, pelikan, dalgıç, çulluk, kınalı keklikler bulunur. Sahanın tamamı 1.Derece doğal sit alanıdır. 2006 yılında bakanlı tarafından Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olarak tescil edilmiştir. Burada yabani hayvanlardan çakallar, yabani domuz gibi türler belirgindir.




Belevi Mozalesi: Belevi beldesinde bulunan anıt Halikarnas Mozalesi’nin ardından Anadolu’nun en büyük ve en yüksek mezar anıtıdır. Selçuk’ 13 km uzaklıkta bulunur. Anıtın toplan yüksekliği 23metredir. Helenistik Dönem de yapıldığı bilinir. M.Ö. 246 yılında Efes’te öle Kral Antiokhos’ un mezarı olduğu sanılmaktadır. İçerisinde bir odadan çıkarılan lahit Selçuk Efes Müzesi’nde sergilenmektedir.


Belevi Mozalesi